Çeltik Yanıklık Hastalığı Nedir? Nasıl Mücadele Edilir?

Fungal hastalıklardan biri olan çeltik yanığı, dünyada ve ülkemizde çeltik yetiştiriciliği yapılan yerlerde görülen, ürünün verim ve kalitesinde kayba neden olarak ciddi zararlara yol açabilen hastalıklardan biridir.
Çeltiğin en çok zarara yol açan hastalığı olan yanıklığın verdiği zarar oranı epidemi yıllarında bazı tarlalarda yüzde 100’e kadar çıkabilmektedir.
Kurt boğazı, sam vurması, pas veya bruson gibi isimlerle de bilinen bu hastalığa Ascomycota mantar grubunda yer alan, sporları 1-3 bölmeli ve armut şeklinde olan Pyricularia oryzae Cavara (yeni adıyla Magnaporthe oryza ) fungusu neden olmaktadır.
Bu fungus, kışı çeltik tohumlarında, hasat sonrası tarlada kalan bitki artıklarında veya darıcan (Echinochloa crusgalli Roem et Schult) gibi yabani buğdaygillerde misel formunda geçirirken, sporlarını meydana getirir.
Bu fungusun ilk başta renksiz olan sporları, bir diğer ismiyle konidileri yaşlandıkça koyu zeytin rengine dönerken boyutları 6,6- 12,6 µm (genişlik) × 14,4 – 35,4 µm (uzunluk) arasında değişmektedir.
Konidiofor denilen ince bir sapın ucunda oluşan sporların, sapla birleştikleri yerde hilum adı verilen bir çıkıntı oluşur. Sporlar olgunlaştıktan sonra hilum kısmından kopar, rüzgar veya sulama suyu ile yayılır, sağlam bitkilere ulaşır ve uygun koşullara eriştiğinde sekonder enfeksiyonlara yol açar.
Ülkemizde temmuz ve ağustos aylarında yağış yaşanması halinde görülme sıklığı artan bu hastalık çeltik üretimi yapılan tüm bölge ve ülkelere yayılmış durumdadır.
Çeltik Yanıklığı Hastalığı Hangi Koşullarda Gelişir?
Çeltik yanıklığı hastalığının gelişmesine yol açan uygun çevre koşulları ortalama 25-28°C arasında yüksek sıcaklık, %85-100 orantılı nem ve çeltik bitkisinin maksimum kardeşlenme döneminden sonraki yağışlı gün sayısıdır. Bununla birlikte hastalığın 20°C’nin altındaki düşük gece sıcaklıklarında da geliştiği bilinmektedir.
Gün içinde meydana gelen sis veya çiy gibi faktörlerin oluşturduğu rutubetli ortamın, yaprak üstünde günün geç saatlerine kadar varlığını koruması da hastalık için elverişli ortamı hazrılamaktadır.
Bu çevresel koşullara ek olarak, yüksek dozda kullanılan azot miktarı ve azotun zamansız uygulanması, dengesiz gübreleme sonucu oluşan fosfor eksikliği, sık veya geç ekim yapılması, mahsulün susuz bırakılması gibi kültürel faktörler de bu hastalığın gelişiminde rol oynamaktadır.
Çeltik Yanıklığı Hastalığının Belirtileri Nelerdir?
Bitkilerde yaprak, yakacık, kın, boğum, salkım, salkım boğumu ve tane kavuzu yanığı gibi şekillerde görülen hastalık belirtileri, yapraklarda lekeler şeklinde başlamaktadır. Bu lekelerin ortası gri-bej veya saman sarısı renktedir ve etrafları kahverengi bir halka ile çevrilidir.
İlk belirtilerini fide aşamasında yaprakta küçük kahverengi yuvarlak noktalar olarak veren bu hastalık, hassas bitkilerde oldukça çabuk bir şekilde gelişip yaprağın tamamını kaplayarak kurumasına neden olabilir.
Yaprak lekeleri genellikle temmuz ayı itibarıyla görülmeye başlar. Bu lekeler iğ ve baklava dilimi şeklinde iki ucu sivri bir görünüme sahiptir.
Enfekteli yakacığın görünümü ise iplikle sıkılmış gibidir. Yakacıktaki leke, yaprak kınına doğru yayılabilir ve buradaki lekeler yapraktakilerden farklılık gösterir. Uzunlamasına gelişen bu lekelerin, belirli bir şekli yoktur.
Sap üzerindeki lekeler yağ lekelerine benzer ve üzerlerinde petrol yeşili renkte küf gelişir. Üst kısmından çekilmesi halinde bitki boğumdan kopar ve çoğunlukla boğumun alt kısmı sağlam olsa bile zamanla bu kısımlardaki boğumlarda da doku yumuşamasıyla başlayan ve ilerleyen aşamalarda “boğum enfeksiyonları” adı verilen kahverengileşme ve siyahlaşma şeklinde meydana gelir.
Salkım oluştuktan sonra, salkımın hemen altındaki boğumda da yanıklık enfeksiyonuna rastlanılabilir. “Salkım boğum yanıklığı” ismi verilen bu durumda salkım yeşil rengi normalliğini kaybederek normal yeşil renk yerine, mavi-yeşil arası bir renk alır.
Boyun enfeksiyonu ise kavuzların oluşumunu etkiler. Bu yanıkların oluş zamanına göre, hiç tanesi olmayan içi boş kavuzların meydana gelebileceği gibi ince, cılız, çimlenme yeteneği ve pazar değeri olmayan, tebeşir renginde daneler oluşur.
Hastalık tarlada başlangıçta, azotlu gübrenin fazla kullanıldığı veya daha sık ekim yapılan kısımlarda, 1-2 m çapında çökmüş haldeki ocaklar olarak dikkati çeker. Eğer, hastalığın gelişmesini teşvik eden uygun koşullar devam ederse, bu ocakların çapı büyür ve hatta tarlanın tümünü kaplayabilir.
Çeltik Yanıklığı Ekonomik Kayıplara Yol Açar Mı?
Çeltiğin en çok zarara neden olan hastalığı olan çeltik yanığı, ekonomik olarak da oldukça ciddi kayıplara yol açmaktadır.
Özellikle salgın olan yıllarda bu zarar katlanarak artmaktadır. Örneğin bu hastalığın verdiği zarar, 1953 yılında Japonya’da 800.000 ton, 1960-1961 döneminde Yunanistan’da da 266.000 ton olmuştur.
Ülkemizde Karadeniz Bölgesinde hastalık nedeniyle, farklı çeltik türlerinde ürünün %25-75’inin, Güneydoğu Anadolu’da ise ortalama %8,33’ünün kaybedildiği aktarılmıştır. Ayrıca hastalık sadece bu bölgelerde görülmekle kalmayıp, çeltik üretimi yapılan Akdeniz, Ege, Karadeniz, Trakya, Orta ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine de yayılmıştır.
Çeltik Yanıklığı Hangi Bitkilere Bulaşır?
Bu hastalığın hangi bitkilere bulaştığını bilmek, hastalıkla mücadele sırasında hangi bitki ve yabancı otlara dikkat edilmesi gerektiğini tespit edebilmek açısından oldukça önem taşımaktadır.
Çeltik yanıklık hastalığının başlıca konukçusu yani görüldüğü ana bitki çeltiğin kendisidir. Bununla birlikte, hastalık Karadeniz ve Orta Anadolu bölgelerinde Darıcan (Echinochloa crus-galli Roem et Schult), Adi kamış (Phragmites communis Trin.), Topalak (Cyperus fuscus), Sivri dikenli saz (Scirpus mucronatus L.) gibi bazı yabancı ot ve saz türlerinde de tespit edilmiştir.
Küresel araştırmalarda ise hastalık, Çayır tilki kuyruğu (Alopecurus pratensis L.), Domuz ayrığı (Dactylis glomerata L.), Cin darısı (Setaria italica L.), Kum darısı (Panicum miliaceum L.), Mavi ayrık (Agropyron intermedium), Arpa (Hordeum vulgare L.), Kılçıksız brom (Bromus inermis L.) gibi farklı yabancı ot ve tahıl türlerinde de görülmüştür.
Çeltik Yanıklığına Karşı Etkili Mücadele Yöntemleri
Çeltik yanıklık hastalığıyla mücadele birçok alanda müdahale etmeyi gerektirmektedir.
Çeltikte yanıklık hastalığıyla mücadelede ilk adım, uygun kültürel önlemleri uygulamaktır. Bu kapsamda, hastalığın görülmediği bölgelerden temin edilen sağlıklı tohumların kullanılması büyük önem taşır.
Özellikle çukur, nemli, çok gübreli ve rüzgarlara kapalı tarlalar, hastalığın yayılmasına uygun ortam sağlayacağından bu tür alanlarda dayanıklı veya hastalığa az duyarlı çeltik çeşitlerinin ekilmesi önerilir.
Hasat sonrası tarlada anızın mutlaka bozulması gerekir. Ayrıca tek taraflı ve fazla azotlu (özellikle nitratlı) gübre uygulamalarından kaçınılmalıdır.
Ek olarak sulama suyunun soğuk olmamasına dikkat edilmeli, eğer artezyen suyu kullanılıyorsa, su göllendirilerek veya tarlada dolaştırılarak sıcaklığının artırılması sağlanmalıdır.
Çeltik yanıklık hastalığına karşı kimyasal mücadele ise tohum ve yeşil aksam ilaçlaması ile yapılmaktadır. Ancak, daha önce kullanılan cıvalı tohum ilaçları, insan ve çevre sağlığına zararları nedeniyle yasaklanmıştır ve günümüzde tohum ilaçlaması için önerilen alternatif bir ürün bulunmamaktadır. Bu alanda araştırmalar devam etmektedir.
Yeşil aksam ilaçlaması, hastalık belirtileri tarlada görülmeye başladığında başlar. İlk ilaçlamadan sonra 10 gün ara ile ikinci, gerekirse üçüncü uygulama yapılır.
İlaçlama sırasında pülverizatör veya atomizör kullanılır. Uygulama sırasında çeltik bitkilerine mekanik hasar vermemeye özen gösterilmeli ve tüm bitkilerin ilaçlandığından emin olunmalıdır.
İlaçlar, önerilen dozlarda ve kalibre edilmiş su miktarıyla uygulanmalıdır. Bitkilere eşit şekilde ulaşılması ve ilaçlama sırasında mekanik zarar oluşmaması önemlidir.
İlaçlamadan 10 gün sonra veya ilacın etki süresi biliniyorsa bu süre dikkate alınarak tarladaki etkinin değerlendirilmesi gerekir. Bu amaçla, tarlayı temsil edecek şekilde 1/4 m²’lik çemberler rastgele seçilir; 10 dekara kadar alanlarda 15, daha büyük alanlarda 20 kez bu çemberler uygulanır. Tek tek incelenen her çemberdeki bitkiler için gruplandırma skalası bulunmaktadır.
İlaçlama öncesi ve sonrasında ise hastalık seviyeleri karşılaştırılarak uygulamanın başarısı değerlendirilir. Değerlendirme sırasında çevresel faktörler, komşu tarlaların durumu ve ilaçlama gibi faktörler de göz önünde bulundurulmalıdır.
Çeltik yanıklık hastalığına karşı önerilen ilaçların etkili madde adı, oranı ve formülasyon dozu (Preparat) şu şekildedir:
Benomyl 50 W.P 60 g
Carbendazim 50 W.P 150 g
Bu ilaçlar, önerilen dozlarda ve uygulama tekniklerine uygun olarak kullanılmalıdır.
Özetle; çeltik yanıklığı, uygun önlemler alınmadığında ciddi ürün kayıplarına yol açabilen tehlikeli bir hastalıktır. Kültürel uygulamalarla önlem alınmalı, gerekli durumlarda kimyasal mücadele ile desteklenmelidir.